Perşembe, Mart 29, 2007

Anketörköfte

İlkokulda anket defterleri alır, sonra da alakalı alakasız herkese yazdırırdık anı olsun diye (anı defterleri de vardı ayrı olarak). Aptal saptal sorulara abuk sabuk yanıtlar verirdik; yok efendim en sevdiğin renk, en büyük hayalin vs. vs. Ben de dedim ki, ben daha aptalını yazarım kardeşim! İnanmıyorsanız, bakın görün cık cık cık...
.
Adınız:
Sulu Köfte
Yaşınız:
Yirmiikibuçuk :)
İşiniz:
Boşboşoturupokuyanbuaradadayazmayaçalışanparttimeinsanfulltimeköşeminderi
Hobileriniz:
Hobim yok. Yaşamak benim için hobi gibi zaten. Yok lan fobi miydi o?
Fobileriniz:
Evden dışarı çıkmak. Bu aralar acayip korkuyorum, aklım çıkıyor sokağa çıkmak zorunda kalacağım diye. Evimde sıcak sıcak oturayım, rahatıma bakayım, kimseyle muhatap olmayayım istiyorum. İnsan görünce ödüm patlıyor. Ne yapacağımı bilemiyorum. Benimle karşılaşan insanlarda da beni görme fobisi başlıyormuş sonradan, diyenlerin yalancısıyım.
En sevdiğiniz özelliğiniz:
Her yerim. Ay pardon, o başka soruydu kehkehkeh... Cevaplıyorum; sululuğum tabii ki. Bayılıyorum sulu bi insan olmama. Şakır şakırım valla, su gibi aziz olayım hahayt! Bu arada kuruyup gitmekten de acayip korkuyorum, bunu da fobilere yazabilir miyiz? Kuraklık fobisi var bende, küresel ısıncam diye aklım çıkıyor.
En sevmediğiniz özelliğiniz:
Yok öyle bişey! Şaka lan, var tabii. Nefret ediyorum kendimden, Allah beni bildiği gibi yapsın! İşte sevmediğim özelliğim bu; kendime çok kötü davranıyorum. Şiddet uyguluyorum kendime, ağzımı burnumu kırıyorum. Geçen komşular zor aldılar elimden de karakolluk olduk. Komiser amca acıdı da barıştırdı, yoksa küstüydüm ben kendime. Ama şimdi iyi aramız. Canım ben lan!
En güçlü yönünüz:
Pazularım. Şaka yapmıyorum; pazu, pazı? her neyse işte, ondan var bende. Böle sıkınca kolumu çıkıyor ortaya yumurta gibi. Çok hoş lan. Bi de çenem çok kuvvetlidir benim, on kaplan gücünde ısırabiliyorum, ısırdım mı da koparıyorum acımıyorum. Bununla beraber, aşılarımın tam olduğunu da belirtmek isterim, korkmayınız.
En büyük zaafınız:
Peluş oyuncaklar. Özellikle de ayı olanları. Ayıların da özellikle küçük olanları. Onlara dayanamıyorum. Gördüğüm yerde yapışıyorum, bırakmıyorum. Almak zorunda kalıyorum. Seviyorum, okşuyorum, mıncıklıyorum. O zaman kendimi çok iyi hissediyorum. Bu illetten kurtulamıyorum.
En büyük hayaliniz:
Akşam Prison Break var, onu izlemek. İzlerken kurcam en büyük hayalimi niahaha!
Gelecek planlarınız:
Ben gelecek planı yapmıyorum, bence çok saçma. Asıl geçmiş planı yapmak lazım bence. Mesela ben geçmişte evlenip biri kız, biri erkek iki çocuk doğurmuşum. Adlarını Haydari ile Şöbiyet koymuşum. Kocam bankacıymış, borsada para batırınca boşanmışız. Ben televizyonda yemek programı sunuyormuşum gibi gibi...
En sevdiğiniz renk:
Bunu sorma demedim mi lan ben! İçinde mor parçacıkları olan ama kırmızıya da çalan turuncu benekli mavi ekoseli fuşya rengini seviyorum var mı!
En sevdiğiniz yemek:
Bu da soru değil! Hangisini sevmiyorsun desen bi derece... Ama şöle söyliim; yayla çorbası üstüne kaşarlı dürüm döner sonrası mantı, sonrası yaprak sarma, sonrası kısır, yanına patates kızartması, ardından tatlı olarak menüdekilerin hepsi :)
Yakında öleceğinizi bilseniz ne yapardınız?
Yatıp uyurum töbe töbe! Ne yapçam, her zaman ne yapıyorsam onu. Yani maksimum tembellik, rahatlık, sululuk vs. Öbür tarafta ne olacağımız belli mi anacım! Bi de ben öyle "yok herkese veda ederim, sevdiklerime onları sevdiğimi söylerim" saçmalığına inanmıyorum. Hayvan şimdi mi geldi aklın başına! Sonradan sevmekle olmaz, yiyosa yaşarken sölesene!
Ölümsüz olsanız ne yapardınız?
Oturur ağlardım, sonra da yatar uyurdum. Ne lan bu, bi öl geber, bi vazgeçtim yok ölümsüz ol! Dalga mı geçiyonuz insanla!
İdealinizdeki erkek:
Aha işte benim konum! Yok öyle bişi! Yani var da, yaşamıyo. Denedim; Mel Gibson'ın gözleri, Johnny Depp'in dudakları, Bruce Willis'in gamzesi, Josh Hartnett'in sağ kulak memesi, Ewan McGregor'ın serçe parmağı, bilmemkimin topukları falan derken öyle yedek parçalardan oluşan elden düşme bi adam yaptık arkadaşlarla, yatırdık masaya, verdik elektiriği de ama canlanmadı. Çok da yazık oldu aslında, o kadar parça heba oldu. Adını da Frank koymuştuk oysa ki, çok tatlıydı ama kısmet değilmiş.
Bu anket defterinin sahibine son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Var tabii. Allah akıl fikir versin! Bi de akşam eve gelirken ekmek almayı unutmasın. Bitti.

Pazartesi, Mart 26, 2007

bu da olacağmış!


İşte sonunda bu da oldu; bir "Wanted" oldum :P sefkili glassgiant.com sağolsun, istediğiniz her şekle girebiliyor, istediğinizi her şekle sokabiliyorsunuz. Buyrun ziyaret edin, çok eğleneceksiniz. Mass destruction'dan hükümlü bu hatunun sözünü dinleyin derim ben, 5000 dolar da azmış ama neyse artık :PP

Perşembe, Mart 22, 2007

Salı, Mart 13, 2007

the reason

you were the reason for me once...
a reason to smile
a reason to go on
and a reason to hope
but I was always a realist
despite the fucked up imagination I had
and all the efforts you made
I knew my place
and it couldn't last
so here I am
a reason for depression
a reason for you
and a reason for me
a reason to let go...
*
who knew?