Cuma, Temmuz 29, 2005

yanmış köfte :p


"Close To The Flame"
The kiss sweetest
And touch so warm
The smile kindest
In this world so cold and strong
So close to the flame
Burning brightly
It won't fade away
And leave us lonely
The arms safest
And words, so good
The faith deepest
In this world so cold and cruel
So close to the flame
Burning brightly
It won't fade away
And leave us lonely
(him)

Çarşamba, Temmuz 27, 2005

jamais-vu


Bazen tanıdık bir yüz görmek ister insan
Bazen de hiçbir şey görmek istemez
Ya da kimseleri görmez gözü...

Artık görene de görmeyene de
Yabancıdır hayat
Bulanıklaşır, odağından çıkmıştır
Ve manzara da kaybolur sonunda...

Salı, Temmuz 26, 2005

ciddi köfte!!!


Eveeet, döndük ama boş mu döndük? (tabii ki evet ama bu başka boşluk!) Belki elimiz boş(!) dönmüş olabiliriz ama kafalar dolu şekerim (hadi ya!) Bu köfte büyüyecek daha apla olacak ama önce çalışması lazım, hem de çooooookkkkk çalışması lazım! Evet evet köfte çalışmalı, hatta siz de boş durmayın, çalışın, çalışın çalışın köleleeeerrrrrrrr!!!...

not: evet köfte kendini kaybetmiş olabilir ama gördüğünüz gibi sitenin adresini kaybetmedi kuzucuklarım, yani benimle beraber siz de yandınız sefkili okurlarım; yanacaksak hep beraber yanacağız; kısacası, hepimiz ölüceeeeeeezzzzzz... fırk!

:))*

Cuma, Temmuz 22, 2005

köftenin dönüşü

evet döndüm... mü acaba?!

Perşembe, Temmuz 07, 2005

tatil köftesi :)*


Biricik sulunuz, muhteşem köfteniz senelik izne çıkıyor (ne yani bi de sizden izin mi alcaktım ayol!). Biliyorum ondan ayrı kalmak size çok zor gelecek, adeta azap adeta cehennem olacak ama n'apalım? Bu köfte de yorgun, bezgin ve de miskin; hem gitmesin de sizin başınıza mı ekşisin canım a aaa...

Neyse efenim, vedalardan hiç hoşlanmam. O yüzden sessizce dağılalım. Ama siz ara sıra uğrayın, siteyi kolaçan edin; yerinde duruyo mu, yoksa alıp başını gitmiş mi, kocaya mı kaçmış, birileri mi kaçırmış, fidye mi istiyolar, yoksa geri almamız için üstüne para mı veriyolar??! Yaa çelişki bunlar, kolaysa çöz!

Son olarak sizlere "hoşçakalın" derken, bensiz geçen günleri tek tek saymanızı, bu günlerin değerini bilmenizi ve gerekirse ileride özlemle anmanızı diliyorum. Beni özleyin anacım, hatta hasretimden kavrulun e mi! Hadi Allah'a emanet olun canlarım, öpüldünüss...

not: Dışı sevda içi zindan değilim artık! (pillibebek-berrak'tan) aklınızda bulunsun diye şeettim :P :)*

sinirleri alınmış kıyma!



Sonunda sitemiz görsel efektlerine(!) kavuştu; tabii ben de Corpse Bride ve Richard Coyle'uma... :))*

Bıyrın bırdan yakın!

Çarşamba, Temmuz 06, 2005

köfte ekşidiiiiii!!!

Herkesin sevgilisi güzide sitemize resim yükleyemiyoruuuuummm!!! Kafayı yiicem; Jeff Murdock efsanesi güme gitti, Tim Burton'ın yeni bombası Corpse Bride elimde patladı! Ama suluköfteniz pes etmeeeeezzz, etmeyeceeeekkk, tutmayın beni, tutmayın diyorum sizeeeeeee!!!

1. Jeff Murdock efsanesi: Kendisi bizzat Richard Coyle olurlar, siz şimdi göremiyorsunuz ama bir Coupling izleyicisiyseniz farkındasınızdır; kendisi çoook ama çooooooook yakışıklı ve sevimli bir zattır. Aşağıdaki Couplind diyaloglarından da anlaşılacağı üzere canlandırdığı Jeff karakteriyle herkesi gülmekten öldürmüştür! Daha çok bilgi için www.richard coyle.com 'unofficial site'sine girerek kendisiyle tanışabilirsiniz :)*

2. The Corpse Bride: Tim Burton'ın yeni filmi Corpse Bride 2005 sonbaharında, taş çatlasa kışında bizlerle olacak. Her zamanki Tim Burton tarzıyla çizgi film formatında çekilen film 19. yüzyılda geçiyor ve mezarından çıkan ölü bir gelinle yanlışlıkla evlenen (ve bu arada başkasıyla nişanlı olan) bir gencin hikayesini anlatıyor. Filmin başrollerini Johnny Depp (ben ona kısaca aşkım diyorum tabii ki, o da bana bi'tanem diyo haliylen!!!) ve Helena Bonham Carter seslendiriyor. Filmin ayrıca harika bir de afişi var ama yukarıda bahsettiğim sinir bozucu teknik aksaklık yüzünden şimdilik buraya koyamıyorum sefkili okuyucular. İnşallah başka zamana...

Salı, Temmuz 05, 2005

çifte köfte

Geldik bir "köftenin seçimi hımmm" köşesine daha! Bu seferki leziz tarifimiz Birleşik Krallık'tan :P Ve karşınızda dayanılmaz, eşsiz, sinirsiz-kemiksiz, cillop gibi bir dizi klasiği; The Coupling!!!

Dizi muhteşem, oyuncular muhteşem (Susan, Steve, Jane, Patrick, Sally ve tabii ki Jeff; ki Jeff ayrı muhteşem!), eh haliyle diyaloglar da muhteşem! Buyrun afiyet olsun efenim...

Sally: Mary Kelly thinks you’re a complete idiot.
Patrick: Then why does she keep looking at my arse when we’re talking?
Sally: She’s lip-reading.

Jeff: I get very tense around apples... Well, I get very tense generally. I think I’ve fallen into the trap of blaming fruit.

Sally: You’ve never understood about bottoms, Jane. Having a bottom is like living with the enemy. Not only do they spend their lives slowly inflating, they flirt with men while we’re looking the other way.

Sally: What do you call people you go out with but you don’t try to sleep with?
Patrick: Men.

Jane: Friendship’s more lasting than love, and more legal than stalking.

Jane: Vegetarianism for me is about saying ‘yes’ to things - even meat.

Jane: We just stood there looking at each other. There was so much electricity, you could have executed ten fat murderers!

Steve: Jeff, Jeff, I know about the giggle loop, the sock gap, the nudity buffer, and what you said to Audrey Watkins. Believe me, there is nothing you can possibly say that will surprise me. What’s gone wrong this time?
Jeff: I’ve got too many legs.

Sally: Bottoms are our natural enemy... They follow us around our entire lives, right behind us, and constantly growing. How do they do that? I’m sure mine’s back there secretly snacking.

Sally: Try to emphasize your head. It's not small... just remind people that it's there!

Steve: Cushions! What are they for? Pets of the sofa?!!

Jeff: Rule one of playing it cool... only smile at her face.

The Wisdom of Jeff: "Stage One. The prickles. You can feel the prickles starting all over your face. If you just think the word blush, your head will inflate to three times its normal size. And then you realise you’re not saying anything. You’re stuck on pause. And you’ve forgotten how to work your face."

The Wisdom of Jeff: "Steve, you know what the sentence of death is, don’t you? I don’t mean the sentence like in executions and stuff, I mean the scary one... Just five words, Steve. Five little words. 'Where. Is. This. Relationship. Going."

The Wisdom of Jeff: "You know what’s great about skirts? When a woman’s wearing a skirt, you know, you know, that somewhere in that room, shifting all the time, there is the VAA: the Visual Access Angle. A clear line of sight back to base camp."

The Wisdom of Jeff: "Women remember, Steve. It's like they've got minds of their own."

Jeff: Unflushable!!!... Captain subtext! Truth Helmet!

Pazartesi, Temmuz 04, 2005

gece gece, canım çeker köfte...


Gece gezen ölüler midir hayaletler,
yoksa ancak geceye sığınarak yaşamayı sürdürebilen canlılar mı?
(Pınar Kür-Hayalet Hikayeleri)

Cumartesi, Temmuz 02, 2005

mürvet köftesi (?!!)


Veletlerle vakit geçirmek bazen çok eğlenceli olabiliyor; özellikle de siz ablaysanız ve gelişmiş bir dalga geçme (dolayısıyla çocuk ağlatma Niahhhahaha!!!) kapasiteniz varsa!

Adı üstünde Suluköfte, biri kız biri oğlan iki veledi yamacına alır, başlar muhabbete:

S: Eee B(erkek olan) sen kaç yaşındasın?
B: Yediii...
S: Peki sen E(kız olan)?
E: Sekiiiizz...
S: İyi iyi, zengin olursunuz! Hahahahhaaa...
????

Anlayana alkış, anlamayana... not: Halk arasında, evlenen bir çiftten kadın erkekten yaşça büyükse bu çiftin zengin olacağına yorulur. Amaaan bahane işte! :)*

dipnot: Ve fekat köftenin çabaları sonucu ikili arasındaki buzlar erir (önceleri S, E'nin tekme ve tokat girişimlerine maruz kalmıştır) ve ayrılık gelip çattığında B'nin yakarışları yürekleri dağlar: "Duuur, nereye gidiyorsunuz? Daha arabayla gezecektiiiik!!" (evet anacım, pek çapkın bu yeni nesil!) Onlar erer muratlarına, köfte çıkar kerevetine, olur adeta bir mürüvvet(?) köftesi!

en dipnot (cehennemin dibinotu!): bkz. kelin merhemi ve terzinin söküğü konulu başlıklar...

Cuma, Temmuz 01, 2005

dişsiz köfte :(


Biricik suluköfteniz apla oldu (höst!); 20lik dişini çektirdi. Ama diş mi çektirdi, çile mi çekti bilemedi. İki günlük aralıksız ağrı, bi türlü pıhtılaşmayan kan, yanında bir de ağzını açamaması kızı mahvetti. Eee tabii ne konuşabiliyor, ne gülebiliyor, ne de yemek yiyebiliyordu! (biliyorum bazılarınız özellikle konuşamamasına sevindi, hainleeeerrr!!!) Bugün de yavrucağın(!) dikişleri alındı, sevgili doktoru bi de kızın ağzında kestiği ipleri aramak için debelenince olan köfteye oldu (keşke ağzını da dikseydi dediniz duydum duyduuum!!!); iyice ekşili köfte oldu. Ama kurtuluş yakındır sayın okurlarım, köfte çok yakında ağzını rahat rahat açabilecek ve güneş yeniden doğacak! Niahahahahaaaa...!!!

not: o ağzımın dikilmesini talep eden hainler var ya, işte onları ahan da şu resimdeki canavar yisin emi!!