Çarşamba, Temmuz 25, 2012

kutu kutu pense


Sevgili köfteler, hem sıcakların hem de Ramazan'ın iyice bastırdığı şu günlerde inanın hiçbir şey yapasım yok. Kafam basmıyor, çalışamıyorum. Bir satır dahi yazacak halim olmamasını bırak, önceden yazdıklarımı bile düzeltemiyorum. Pelte gibiyim. İşte böyle zamanlar için DIY projeleri ilaç gibi. Hem kendinizi çok kasmadan bir şeylerle oyalanıyorsunuz, hem de zaman geçmiş oluveriyor. Üstelik de çogzel şeyler çıkabiliyor ortaya. Mesela ne mi? İşte resimde gördüğünüz takı kutusu. 
Elbette kutuyu ben yapmadım. Annemlerin hediyesiydi (bkz. kalbin içindeki fotolar ❤❤❤) üst katında küpeler var, gelişigüzel duruyorlar. Alt çekmece de aynen öyleydi, yüzükler büyük bir kaos ve anarşi içinde yaşayıp gidiyorlardı. Uzun zamandır buna bir dur demek ve asayişi sağlamak istiyordum. Bunun için internette bir sürü video bulabilirsiniz, süngerli yüzük kutuları vs. ile ilgili. Ben eski kutuların içinden çıkardığım iki süngeri olduğu gibi koydum (bkz. üstteki beyazlar), siyah kısmı da kendim dikip yapıştırdım. Kadifemsi bir kumaş, içine doldurulacak zerzevat (kaçmış naylon çoraplar iyi iş görür ;P), diktikten sonra karton ya da başka bir zemine silikon tabancasıyla (Isilicon gun) altalta üstüste yapıştırıyorsunuz ve viola! Yüzükler kontrol altında, siz huzurlu mutlu, daha ne olsun?
İftar olsun iftaaar! :P

Not: Yalnız şunu fark ettim ki, benim DIY'larım DIY gibi olmuyor. Şöyle ki; ben yapıp bitirdikten sonra çektiğim fotoları koyuyorum, adım adım anlatmıyorum. Kendine Müslüman bir DIY'cıyım, kusuruma bakma ey okur ;)) 

Salı, Temmuz 24, 2012

beterin beteri var

http://www.zaytung.com/fotos/reyjkavik.JPG
asdfaghjfgajhsfg

Perşembe, Temmuz 19, 2012

selam uzaylı, biz puştuz

Uzaylılar gelip "dünyayı ele geçireceğiz kardeşim, boşaltın gezegeni" dese gıkımı çıkarmam, anahtarı teslim ederim, yemin ediyorum. Hak etmiyoruz bu dünyayı, yaşamı, vs.yi... Hatta şöyle söyleyeyim, tür olarak canlılar içinde soyunun tükenmesini hak eden tek yaratıklarız. O yüzden uzaylılar gelse sadece tahliyeyi değil, işgal, köleleştirme, soykırım vs. de yapsalar haklılar. Çıkıp da karşılarına türümüzü, sözde insanlığımızı savunacak tek kelime lafım yok. Ne diyeceğim? "Biz şöyle iyiyiz, böyle medeniyiz, öyle de gelişmişiz" mi?! Ha-ha-ha... Gülmedim farkındaysan. Ama uzaylılar gelse gülerim. "Aslanım goçum, alın hepsi sizindir, eti sizin kemiği de alien petlerinize verirsiniz," derim. Böyle de misafirperver ve uzaylıseverim. Yirim.

Pazartesi, Temmuz 16, 2012

hava durumu

parçalı bulutlu. biraz güneş, biraz yağmur. n'olur :)

Cumartesi, Temmuz 14, 2012

Pazar, Temmuz 08, 2012

DIY dayri



En son "memoirs of a diy queen"de yaptığım gözlükten sonra bir el atmadığım ayakkabı kalmıştı, o da oldu sonunda. Mutluyum bahtiyarım. 

terlikten sandalete, hey gidi hey, nereden nereye?!!

Artık durdukça zihnim mi açıldı, yoksa iyice kafaları mı yedim bilmiyorum. (Dikkatinizi çekerim, "kafayı yedim" değil, zira bir kafa yetmez şu hale gelmeye!) Ama fena da olmadı lan.



Gazete kağıdına da dikkatinizi çekerim. Çok temiz çalışırım, yerleri kirletmem. Eskiyen bikinilerimi de atmam, böyle değerlendiririm. mih mih mih...


Perşembe, Temmuz 05, 2012

delikanlım

Oğluşum büyüdü, koca delikanlı oldu.
Yaşlanınca annesine bakacak, değil mi Hamdiciğim?
Gören Maşallah desin a dostlar!
Geçen sefer nazar değdiydi de tüm çiçeklerini döktüydü oğlum.
Ohhyyy kurban olam...

Salı, Temmuz 03, 2012

neemiş?!

Demin şöyle bir dönüp baktım da, uzun zamandır hep fotolu konulu postlar girmişim (konulu post nedir köfte ya amaaan!). Öylesine, durup dururken, içimi döktüğüm, kafa göz daldığım postlar nerede ey okur, sorarım sana! Eh dolayısıyla sen de dönüp bana soracaksın, o yüzden hemen cevap veriyorum: burada vatandaş, burada! Koooş!

Heh geldin mi canım? Hemen başlıyorum o zaman. Şimdi benim bir karşı komşum var. Benim odamın balkonuyla onların mutfağı karşı karşıya ve arada bir adam atmalık mesafe var. Ve kadın manyak. Kendi çocuğuna beddua okuyabilen bir bünyeden bahsediyoruz. Ve kadın manyak. Sabah akşam ciyak ciyak bağırıyor. Ve kadın manyak, söylemiş miydim? Hah işte, ben kendisini o bir adam atmalık mesafeden atmak istiyorum. Nasıl yapsak?

Malum tatilden döndüm. Ama bunu ancak aradan günler geçip de derilerim soyulmaya başlayınca anladım sevgili okur. Böyle de algısı açık, zehir gibi bir bloggerım anlayacağın. Anladın mı? Tamam, o zaman hemen konu değiştiriyorum. Hani kızlar erkeklerin asılmasından rahatsız olur ya (tamam bazı kızlar, bazı erkekler ve bazı zamanlar), daha fenası varmış: bir kızın asılması. Hani erkekler hayırdan anlamıyor diye yakınırız ya, hah bacım asıl kızlar anlamıyormuş. Bak bacım dedim, anladın sen onu...

Hoop değiştir! Tatildeyken iki şey oldu. Babamın benim mesleğim olmadığını sandığını, dolayısıyla insanlara da işsiz olduğumu söylediğini fark ettim. Tamam işsizim hamdolsun ama bir mesleğim de var hani. Gerçi ben "mesleeem" demeyi tercih ediyorum ama olsun, var ya çok şükür, o da bir şey. Sonracığıma, günlerden bir gün çok sevdiğimiz ve ailecek haşır neşir olduğumuz bir kuruma birtakım sıkıntılarımızı anlatacağımız bir dilekçemsi yazmamız icap oldu. Eh ailenizin yazarı olarak bu görev elbette ki bendenize düştü. Zaten denize düşen yılana sarılır diyerekten ben de kaleme sarıldım ve döşedim en kalbi duygularımızı. İşte babam o dilekçeyi okuduktan sonra bana döndü ve "İşte şimdi inandım senin yazar olduğuna," dedi. Elimi böğrüme götürdüm, "Babamsın," dedim.

Bu da böyle bir anımdır sevgili okur. Şimdi kapı çalıyor, koşup açmam lazım. Zaten ocakta da yemeğim vardı. Hadi kal sağlıcaklan...