Pazartesi, Mayıs 31, 2010

rejection is ejection!

"We're mailing this rejection because we couldn't meet you in person to punch you in the nose."


- I think that you have to believe in your destiny; that you will succeed, you will meet a lot of rejection and it is not always a straight path, there will be detours - so enjoy the view.

- I tell writers to keep reading, reading, reading. Read widely and deeply. And I tell them not to give up even after getting rejection letters. And only write what you love.

- I discovered that rejections are not altogether a bad thing. They teach a writer to rely on his own judgment and to say in his heart of hearts, "To hell with you”.

- The vital point to remember is that the swine who just sent your pearl of a story back with nothing but a coffee-stain and a printed rejection slip can be wrong. You cannot take it for granted that he is wrong, but you have an all-important margin of hope that might be enough to keep you going.
  
- Practice, practice, practice until you eventually get numb on rejections.
  
- There are two wrong reactions to a rejection slip: deciding it's a final judgment on your story and/or talent, and deciding it's no judgment on your story and/or talent.

- What is needed is a site that bypasses these idiots that send out rejection letters! Authors - it is time to take back control in the way that bands fought back against parasite music publishers and distributors.

Anybody can become a writer, but the trick is to STAY a writer. - Harlan Ellison

Perşembe, Mayıs 27, 2010

keşke herkes böyle olsa!

Allah hayırlara karşı getirsin sevgili okur; ikidir post yazacağım yazamıyorum. Tam elim klavyeye dokunuyor, yazıyorum üç beş satır sonra ne oluyorsa hop siliyorum. Elim yayınla'ya gitmiyor bir türlü, beğenmiyorum, beğendiremiyorum, yediremiyorum kendime. Dolmuşum belli, de nereye nasıl taşacağımı bilemiyorum, enginlere sığmıyorum, dingillere sığınıyorum, sığ sularda boğuluyorum.

Kimin lafıydı o; "küçük havuzda büyük balık olacağıma, büyük okyanusta küçük balık olurum" muydu neydi? (bravo muhteşem hafıza!) Affınıza sığınarak siktirsin ordan diyorum! Havuzu bulmuş da laf ediyor hıyar ağası, sana ne okyanustan, balığı da ızagara yapar yerik üstüne bir de büyük deviririk demek istiyorum izninizle. Açtırmasın benim bayramlık ağzımı...

Enginlere değil, küfürlere sığmıyorum gördüğünüz gibi (töbe Tanrı'ma!). Söz verip de tutmayan, lafa gelince mangalda kül bırakmayan, icraata gelince kömür gibi kararan, elaleme çamur atan, kendisine toz kondurmayan, cin olmadan adam çarpmaya çalışan, adammış gibi yapıp da bir bok olmayan tüm hıyarlardan bir hesap soracağım, bir küfür söveceğim, bir sopa da döveceğim var! Çıkarın defterleri tahsilat yapıyoruz!

Bunu söyleyip rahatladıktan sonra belirtmek istediğim başka bir nokta var. Şimdi ben elaleme verip veriştiriyorum ya güya buradan. Ey okur, sanma ki kendimi bir bok sandığımdan! Hayır, ne münasebet! Aksine, şu koskoca evrende bir toz zerreciği olduğumun farkındayım ve belki de o yüzden bu hırçınlığım (bak bak psikoanaliz de yaparmış kendine yazık). Tembelim, üşengecim, hayalciyim, gerçeklerden kaçıyorum, bencilim, korkağım, malım, eh biraz da gerzeğim ama soruyorum sana sevgili okur; tüm bunları olurken yalnız mıyım? Hayır, değilim; herkes de benim gibi işte! (bkz. bence artık ben de herkes gibiyim -değil, bence herkes de benim gibi artık!) Hepimiz malız, hepimiz salağız! 

Ancak...

Kimsenin de benim salak, mal, korkak, bencil, hayalci ve tembel olma hakkımı elimden almaya hakkı yok sevgili okur! Ben de böyleyim arkadaş! Gelmişim 26 yaşına artık geçmiş ola! Kalkmış bana "şunu şöyle yap, bunu böyle yap" diyorlar (onlar kendini biliyor!) ama sorarım size, alışmadık götte don durur mu?! Su yolunu bulur mu? Aşk her şeyi affeder mi? 

Affetmez babasını satayım! Ben de affetmem. O yüzden bırakalım herkes olduğu gibi olsun, neyse o olsun, götü başı oynamasın sevgili okur; delikanlı olsun ciğerimi yesin. Başka da hiçbir şeycikler demem, na bu kadar, bu seferki de resimsiz olsun!

Pazar, Mayıs 16, 2010

karşının taksisiyim abla

Silkelenin ve kendinize gelin köfteler! Bünyeyi kutlama rehavetine kaptırıp malak gibi yatmak yok. Uzun süredir devam eden arabesk-gotik (o nedir ya!) halet-i ruhiyeyi de silip atıyoruz, tamam mı? Kabul edenler? Etmeyenler? Kabul edilmiştir!

Evin çevresindeki kargaların kocamanlığı ve kurnazlığı beni hayretlere düşürüyor, endişelere gark ediyor (karga karga gark dedi!). Gelip balkon demirlerine kafa atıyor, gaga bileyliyorlar savaşa hazırlanır gibi. Kime girişecekler çok merak ediyorum, onlar gelince içeri kaçıyorum, perde arkasından dikizliyorum ama biliyorum, onlar beni görüyor -kargalar bizi gözetliyor!

Nasıl inat bir bünyem varsa... Sonunda Wayfarer'larıma kavuştum, ki bir süre kendimi tutmak üzere kendimle anlaşmaya varmıştım ama kendi kendimin düşmanı oldum, kendimin arkasından kendi kendime iş çevirdim ve gittim aldım o gözlükleri kendime! 

Düğün dernek olaylarlarına iyice adapte oldum; yani insanın alışmayacağı şey yokmuş şu dünyada. Değil bir dahaki düğünde ne giyip saçımı nasıl yapacağımı düşünmek, kalkıp kendi düğünümü planlamaya falan kadar vardırdım işi. Durum vahim, ilk dansı Rolling Stones'un "Satisfaction"ıyla yapmaya karar verdim, çok fena çok...

Yaklaşan yaz ve tatil sezonuyla birlikte bünyede kilo verme, diyet yapma, spora sarma isteği peydah oldu (evet ben de bir kızım sonuçta, ne var!). Diyetten pek umudum yok, eh spordan da ama her şey beyinde biter diyen doktorlara beynimi aldırsak kaç kilo yapar diye sorasım var. İşe yaramıyor zaten ama hap kadar olduğu gerçeği de göz önüne alınırsa benim bu yaz da kilo vermem zor görünüyor şimdiden!

Acilen bir öykü yazmam lazım. Tamam, o kadar acil değil ama yazmalıyım (bak bak, nasıl birden entel konulara yöneldim!). Üstelik henüz konu seçmedim, kurgu yapmadım. Aklımda bir şeyler var ama aklım karışık zaten, nasıl seçip düzenleyip düşüneceğim bilmiyorum. Bööyle bel bel bakıyorum ekrana, kağıda... Hayırlısı!

Kırmızı papuçlarım var artık, hemi de topuklu (aha yine geldik sığlığa, boy veriyorum!). Üzerlerinde nasıl yürüyeceğimi düşünürken dün gece kendilerini rüyamda ve ayağımda görmemle en güzel hülyalara saldım kendimi. Bir nevi Dorothy oldum, Kansas'a gittim geldim (ben karşının taksisiyim abla!), batının kötü cadısıyla akraba çıktım, el öpüp uyandım. Harçlık olarak iki adet uçan maymun aldım geldim, şimdi balkonda kahvaltı yapıyorlar. Yalnız bizim kodaman kargalar pek pis bakıyorlar, huylanıyorum. Bana huysuz diyenlere duyurulur!

Başka bir arzunuz?

Cuma, Mayıs 14, 2010

5 Yıllık köfte Kutlu köfte Mutlu köfte Sulu Köfte

Beş (rakamla 5) yıl... 
Bu ufacık tefecik içi dolu köftecik blogu açalı, yazmaya başlayalı tam beş yıl olmuş. Çocuk doğursam anaokuluna başlamıştı şimdiye! Zaten burası da çocuk gibi oldu ya; yemedim yedirdim -yalan- giymedim giydirdim -yalan- besledim büyüttüm -eh- yeri geldi şımarttım -he- yeri geldi azarladım dövdüm -doğru valla- ama sonunda bugünlere getirdim. Mutluyum gururluyum suluyum; herkese kutlu olsun!
Bu arada sadece sevgili biricik blogumun değil, Oz'umun da kutlamasını yapıyorum. Dile kolay 100. bölümü geride bıraktık -Supernatural'ınki gibi olmasa da :P- İnşallah nicelerine, niteliklilerine, yayınlılarına ve de partililerine!
Hazır kutlama havasına girmişken bir kutlu haberim daha olsun isterdim, vardı da ama yetişmedi sanırım. Neyse o da bir dahaki post'a diyelim ;)
Aslında bir sürü laflar hazırlamıştım, günün anlam ve önemine de uyacaktı ama hepsi aklımdan çıkıp gitti, heyecanlı mıyım neyim :P
Kısaca nice beş yıllara diyorum sevgili köfteseverler; daha nice postlarda, mecralarda ve sululuklarda görüşmek dileğiyle... Sulu kalın! ;)
Not: Yıldönümü aslında yarın, yani 15'i ama yarın ekran başında olamayacağım için şimdiden kutlayalım istedim. Zaten yarına da kutlanacak bi' dolu şey var oooh yandan!

Pazartesi, Mayıs 03, 2010

ECEL: İlk romanımın ilk bölümü Buzul Dünya'da



Sonunda bu da oldu! :D

3 yılda yazdığım, 2008 Xasiork Roman Yarışması'nda 2. olan, 409 sayfalık ilk romanım ECEL'in ilk birkaç bölümü sırf sizler (ve tanıtım ve reklam!!!) için Buzul Dünya'dan yayında...

Tadının damağınızda kalması dileğiyle; ki daha fazlasını isteyesiniz, kitapçılara yayıncılara koşup talep-ısrar-isyan edesiniz :))


İyi okumalar, yorumlarınızı ihmal etmeyin ;)