Cuma, Kasım 30, 2012

Perşembe, Kasım 22, 2012

Fuar Günlüğü*

Önceden haber verdiğim üzere 19-20 Kasım tarihlerinde Tüyap'ta İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı'ndaydık... -dık diyorum; çünkü sevgili anneciğimle sabahtan yollara döküldük, sağolsun beni gurbet ellerde yalnız bırakmadı. 2,5-3 saatlik bir yolculuktan sonra Beylikdüzü'ne vardık metrobüs sayesinde ve söyleşi saatine rahat rahat yetiştik. Rahat rahat diyorum ama bir de bana sorun, heyecan ve stresten neler oldu bitti hiç hatırlamıyorum. Neyse ki fotoğraflar var, Yunus sağolsun :) Ayrıca imzadaşım Seran'a ve yine bizi yalnız komayan Gürkan'a, biricik editörüm Aylin'e, Final Kültür Sanat'ın güleryüzlü, yardımsever elemanlarına, beni gurbet ellerde sokakta bırakmayıp evlerini açan, moral ve destek olan tüm yakınlarıma, Arıtan ve Hatipoğlu ailelerine teşekkürü borç bilirim efenim! (oldum ben oldum :P)

Böylece bir foto dayri'ye daha hoşgeldiniz (*bak dayri yerine günlük dedim, anladınız siz onu :P)

Elime mikrofon vermiicen hafız, hala öğrenemediniz!!!
Sanırsın ki başöğretmen, halbuse genç dimağları zehirlemekle meşgul :D
Aslında çok da zehirlemeye gerek yok, yeni nesil zaten zehir gibi, gözlerinden
ışıklar çıkıyor!!!
Dayanamadım ben de ışık saçtım (ya da dehşet, ne fark eder?!!) :D
Sonra imza faslına geçtik, her kitaba ayrı ayrı ne yazacağımı şaşırdım ama
günün favorisi "derslerle başının hiç derde girmemesi dileğiyle..." oldu :P
Bir ara röportaj için geldiler, cicicee.com sitesinin editörü İnci'yle konuştuk :)
Milliyet'le kısacık konuşmuştuk, ertesi gün gazetelere çıktık. Hem de arkadan!!!
(Bu arada Şeren kim yaa? :P)
Günün en sevdiğim pozu; "Filozof Çocuklar Kulübü"nün
yazarı, canım kurabiyem Seran'la
Bunlar da fuar ganimetlerim ^_^ yoğunluk ve yorgunluktan pek
fazla dolaşamadım ama listemdekileri tamamladım şükür :))

Salı, Kasım 13, 2012

31. İstanbul Kitap Fuarı'ndayız!



Esinimizi sopayla kovalamaya ara verip biraz insan içine karışıyoruz sevgili okur. Bu yıl 31.si düzenlenen ve teması "Çocuk ve Gençlik Edebiyatı" olan İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı bu hafta açılıyor. 17-25 Kasım tarihleri arasında açık olacak ve ben de 19-20 Kasım (Pazartesi-Salı) tarihlerinde Final Kültür Sanat Yayınları standında Derslerle Başım Dertte kitaplarını imzalayacağım. Ayrıca 19 Kasım Pazartesi günü saat 12.00-13.00 arasında Karadeniz Salonu'nda bir de söyleşimiz olacak. Çoluğunu çocuğunu, kardeşini yeğenini, kitabını defterini kapan gelsin! ;)

Salı, Kasım 06, 2012

my name is block. writer's block.

Sevgülü günnük,
Tek yapabildiğin şey yazmaksa ve onu da yapamıyorsan... Al sana mis gibi raytırs bılok, oooh geçmiş olsun! Aşısı da yok, ne halt yiyeceksin bakalım. Bir de öyle sinsi bir hastalık ki, sevdiğiyle evlenmezse ölecek hastalığı halt etmiş yanında. Biliyorum, içinden diyorsun ki böyle tırt hastalık mı olur lan yeme beni? Ama bu mereti çeken bilir günnük. Öyle bir illet ki insanı yer bitirir, aman evlerden klavyelerden  ırak. Aslında biliyordum, haftalardır semptomlarını hissettiriyordu ama bana bir şey olmaz dedim kendi kendime, hep inkar ettim (birinci basamak). Sonra nedenli nedensiz sinirlenmelere başladım -ki beni tanıyan biri için bu zaten normal halim olduğundan pek sallamadım, meğersem ikinci basamakmış bilemedim. Sonra baktım sıkışıyorum, yavaş yavaş pazarlıklara başladım (ahan da üçüncü basamak). Şimdi biraz ara vereyim sonra yazarım, ay şuraya biraz bakayım sonra yazmaya başlarım, önce biraz okuyayım öyle yazayım vs. vs. Derkeeen dördüncü basamak sonunda dank etti; depresyon. İçim daralıyor, canım sıkılıyor, hiçbir şey yapmak istemiyorum. Artık anladım ki ben raytırs bılok olmuşum, üzerine afiyet (beşinci basamak: kabullenme). Çünkü ben ne zaman yazamasam böyle mutsuz oluyorum, ben ne zaman mutsuz olsam böyle yazamıyor oluyorum. Bana bir haller oloor sevgili günnük, ne yapacağımı hiç bilemoorum. Oysa ki işler güçler beni bekliyor, tonla yazı var yazılacak. Ama musluğu açıyorum, tısss'tan başka ses gelmiyor. Moralim bozuluyor, ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum, neden? Çünkü tısss... Su yok günnük, sular kesik gönül hanemde. Piiiiii o ne biçim laf oldu yaa, yemin ediyom raytır's bılok bile daha iyiydi. Hep o Sami Bey yüzünden. Pis ihtiyar. Geldi yerleşti hikayeye, ne bir gıdım ileri gidiyor, ne de defolup gidiyor. Hüsamettin'den de hayır yok zaten. Offff! Poffff! Gidiyom ben. Çişim geldi.

Perşembe, Kasım 01, 2012