Perşembe, Aralık 31, 2009

Miminiz kutlu olsun!


Sene bitmiyor ki yeni bir mim bizi bulmasın sevgili köfteseverler! Bu sefer de canımız kanımız biricik Mrl'imiz mimlemiş bizi en simlisinden :D

Tam da 2009'un son günündeyken yılın son postuna uygun bir konu hem de: 2009 "keşke"leri ve "iyi ki"leri... Bünye olarak "iyi ki"lere asılıp kasılmamaya, "keşke"lere takılıp kalmamaya özen gösteririm ama hazır cadı şapkamı da takmışım, senenin sonuna gelmişim, eh Mrl'den de mimimi almışım daha da kim tutar beni?! Hem şapkayı satan adam da dedi, "Bu şapkayı takan dünyanın en büyük cadısı olur." Adama şöyle bir dönüp baktım, "Sence bunun için o şapkaya ihtiyacım var gibi mi duruyorum?" Yutkundu kaldı garibim, pazarlığı da ben kazandım haliyle niahahooy!

Şimdi gelelim köftenin faydalarına, mimin kurallarına ve 2009'un 3 topuna...

"Köfte, 2009'da iyi ki yapmışım dediğin 3 topu yuvarla!"
1. Tezi yazıp mastırı bitirmişim 
2. Hamam'ı yazıp yarışmaya göndermişim  
3. Kocaeli'ne gidip fuara katılmışım, o konuşmayı yapmışım ;))


"2009'da iyi ki yapmamışım dediğin 3 topu yuvarla!"
1. Bazı teklifleri  kabul etmemişim
2. İnsanların ne dediğini takmamışım 
3. İşe girmemişim :P


"2009'da keşke yapsaydım dediğin 3 topu daha yuvarla!"
1. Kanada'ya gidip set bassaydım :D
2. Tezi Türkçe'ye çevirseydim 
3. Hayal ettiğim projeyi gerçekleştirseydim


"2009'da keşke yapmasaydım dediğin 3 topu daha yuvarla!"
1. Tae-bo'yu bırakmasaydım
2. Evde terör estirmeseydim
3. Bu kadar çok oyuncak araba almasaydım :D

Bazıları 3 toptan istopa, yakantopa, hatta dondurma topuna dönüşse de mimli listemiz şimdilik böyle. Dileyelim ki yeni yılda "iyi ki"lerimiz bol, "keşke"lerimiz az, hatta mümkünse sıfır olsun ;)

Mutlu yıllar sevgili köfteler! 
F.Ö.Ş.
;) 

Cuma, Aralık 25, 2009

Mimli Yıllar :)

2010 Ne Getirsin? 

Mim mim mimlenmişiz sevgili köfteseverler, Aydede sağolsun :) O yüzden hazır mimini de bulmuşken yeni yıl dileklerimizi sıralayalım, çam ağacının altına koyalım :))


Ama öncesinde isterim ki sevgili 2009'a da bir saygı duruşunda bulunalım. Amacım hesap kitap defterini çıkarıp sevgili 2009'u borçlu çıkarmak değil (zaten muhtemelen ben borçlu çıkarım, o yüzden aman susayım :P) Ama hatrı da kalmasın, yazık ya... Zaten bunları her yılbaşında yaşlı adam olarak resmedip yanına da en çıtırından bir yeni yıl bebesi koyuyorlar, çok üzülüyorum hallerine, canım yaa :P


Bu vesileyle bir bakalım efenim, 2009 nasıl bir yılmış?
Hiç de fena değildi bence. Yandan çarklı, façası sağlam, eli yüzü düzgün bir arkadaşımızdı. Tezli, romanlı, ödüllü, öykülü, Oz'lu ve hakikaten de Supernatural bir yıldı :)) İş ve para bakımından pek verimli geçmese de, küçük mucizeler ve hayırlı kısmetlerle gönlümüzdeki yerini aldı hakkıyla. Kendisini saygıyla selamlıyor ve sevgiyle uğurluyoruz :))


Gelelim 2010'a... Neler olsun 2010'da?


En önce sevdiklerim yanımda olsun; özellikle de ilk 5'im hep benimle olsun, o 5 kişiye ek olarak diğer sevdiklerim ve hatta seveceklerim de olsun. Sevdiklerim dizimin dibinde, sevmediklerim benden uzak olsun :))


Sağlık olsun elbette; sağ salim, dinç diri, enerji dolu bir yıl olsun.


Bol yazmalı, bol üretimli, bol romanlı, bol öykülü ve bol Oz'lu bir yıl olsun :)) Devamlı yazayım, yazdıklarım basılsın, satsın, okunsun, hatta çekilsin, yayınlansın, izlensin  -arada bir de ödül de olsa fena olmaz hani (çıldırsaydım bi de!) :))



Bunların ardından haliyle bir miktar para da istemek lazım :) Yani deliler gibi değil elbette ama en azından şu kahrolasıca öğrenim kredisini bitirecek ve beni bankacı, sigortacı, kaportacı vs.cı olmak zorunda bırakmayacak, istediğim gibi yazıp çizip okumamı sağlayacak kadar... Belki biraz daha... Ve sonra biraz daha (tamam durdum) :))

Huzur olsun... Sanki hayatımız Bahamalar'da, Hawai'de geçiyormuş gibi, her sabah kumların üzerinde uyanıp yüzerek güne başlıyormuşuz gibi, palmiye gölgesinde hamakla sallanıp hindistancevizi kabuğundan kahve içiyormuşuz gibi... Aynen öyle keyifli, huzur dolu ve sakin bir yıl olsun :))


Supernatural olsun :)) Sadece dizi anlamında değil ama geçen sefer çok yürekten dilemiş olmalıyım ki, bu sene de dilemeden edemiyorum; beklenmeyen küçük mucizeler ve güzel sürprizler olsun. Bol bol gülelim gülümseyelim, kahkaha krizlerine girelim, aptal espriler yapıp sırf kendimiz gülelim ama ne yaparsak yapalım hep eğlenelim ve mutlu olalım :))


Böyle bakınca çok şey istiyormuşum gibi duruyor ama isteyenin bir yüzü demişler, ne yapalım! :PPP


Netice itibariyle herkeslere mutlu, sağlıklı, huzurlu ve sağduyulu yıllar diliyorum. Hemen ardından da mimliyorum sizi Mrl, Çavlan ve Okan! :))

Pazar, Aralık 20, 2009

yolculuk nire hemşerim?!


"Nerelisin hemşerim?" sorusunun akabinde gelen "Neresinden?"e verilen "İçinden," cevabına karşılık ben de "Yolculuk nereye?" sorusuna "İçine" cevabını vermek istiyorum. Peki neyin içi? 
Avuçiçi, ceviziçi, kavuniçi, canımıniçi...
Aklınıza gelebilecek her iç kabulümüz bu günlerde ama en çok "kendiiçim" sanırım gitmek istediğim yer. 
Kaplumbağa misali kendi içime çekilmek, zorlanan kumanda tuşu gibi kendi içime kaçmak istiyorum.
Çünkü dışarısı çok gürültülü, acayip kalabalık. Her kafadan bir ses, bin dert çıkıyor. Duyduklarıma inanamıyorum, gördüklerim fazla geliyor, bildiklerim içimi daraltıyor. Peki ama içim daralmışken ben o içe nasıl kaçıp nasıl sığacağım, ha? Sorarım size!

Cevap beklediğimden değil ama bu aralar Kansas plakalı bir '67 Chevrolet bulsam arkama bakmadan atlayıp gideceğim. Arkama bakmayacağım; çünkü arka koltukla bagaj dolu olacak. En sevdiğiniz beş insanı, beş kitabı, beş giyeceği, beş albümü, beş filmi seçip yanınıza alsanız sadece ve beşte beş yapıp "arkayı beşleseniz", yetip de artmaz mı zaten?
Olmaa mı?
Olar be :))

Not:  "Klişelere bayılırım, listemi de yaparım" diyorsanız;
5 insan: C.Ş., R.Ş., M.P., H.D., S.B. ;) öperim!
5kitap:  Hayvan Mezarlığı (Stephen King),  Tehlike Şehri (öykü antoloji), Gülen Ceset (Anita Blake serisi-Laurell K. Hamilton), Mülksüzler (Ursula K. Le Guin), Mezarlık Kitabı (Neil Gaiman)
5 giyecek: Kot pantolon, kısa kollu t-shirt, parmak arası terlik, spor ceket, bağcıklı bot
5 albüm:  Hile yapıp sevdiğim müzisyenlerin karma şarkılarından oluşan beş CD hazırlardım herhalde (ipod ne ki?); Morrissey, AC/DC, Pearl Jam, HIM, Şebnem Ferah
5 film: The Crow, Hellboy I-II, Wristcutters: A Love Story,  Secret Window,  Eternal Sunshine of the Sporless Mind (Haha yine hile yaptım, Hellboy'un iki filmini tek filmmiş gibi saydım :PP) 

Eh yani olabiliyormuş pekala, olmazsa kalanları yoldan toplarız ördek gibin be ya :)) 


Cuma, Aralık 11, 2009

chi loves everybody

-Aslı "She loves everybody" olan harika bir Chester French şarkısını modifiye ederek reiki şeysi yaptım bir nevi chi ile, sebebi son paragrafta ama öğrenebilmek için aradaki paragrafları da okumak zorundasınız :PP
 Normalde bebek düşkünü bir insan asla değilim, hatta daha dün BuddyTV'nin Dexter testinde "Which one of these gross things are you most comfortable around?" sorusuna "Kids" yanıtını vermiş bir insanım, ki diğer şıkların "Blood" ve "Dead bodies" olduğu düşünülürse, benimki gayet makul bir cevap. Yani çocuklarla sadece zeka yaşımızın yakınlığı nedeniyle iyi anlaşırım. O kadar. Ve fakat etrafımda bir sürü doğum gerçekleşmekte, bebekler doğmakta, insanlar üremekte. Canım Aslıhanım'ın Serhat'ından sonra sevgili üst komşu abi ve ablamızın Efe'si katıldı aramıza, hoşgelmişler sefa getirmişler, sağlıklı ve mutlu bir ömür sürsünler İnşallah ;)

Mesajımızı iletip resmimizin anlamını da açıkladıktan sonra ajanstan haberlere geçebiliriz sanırım...

Radyo Eksen'in tombul esmer hatun düşkünlüğü devam etmekte sevgili köfteler, Miss Platnum'la başlayan köfte hatun çılgınlığı The Gossip ve solisti Beth Ditto ile devam etmekte. Bence hiçbir mahsuru yok, Beth'i Platnum'dan daha çok severim, özellikle de 2007'deki Swarovski Fashion Rocks performanslarından sonra... Ancak genel olarak rock müzik adına bir düşüşte sanki Eksen. Mesela, Eksen'in yanında ikinci sırada bir alternatif olan Rock FM her daim sadık rock müziğe. Garip karışımlar, alternatif arayışlar yok. Sahici Rocker'ın Rehberi şeklinde, araya Türkçe Rock'tan örnekler sunarak ve bizi de aydınlatarak devam ediyor yoluna. Tebrikler, takipteyiz.

"Dünyayı sallayan hatunlar" konusuna gelirsek; Coco Chanel'den bahsetmek istiyorum. Şimdi Swarovski Fashion Show'du, efenim Chanel'di derken sanılmasın ki modayla alakam var. Yeni yıldan yeni yıla Victoria's Secret defilesi izleyen, ancak hiçbir zaman modayı takip etmeyerek kendi modasını yaratan (!!!), ki rahatlık ve salaşlık ne zamandır moda sorarım size, bir bünye olarak geçen hafta ve bu hafta Perşembe olmak üzere Cnbc-e'de iki bölüm olarak yayınlanan Chanel filmini izledikten ve ardından ufak bir araştırma yaptıktan sonra hayran oldum hanımefendiye (matmazel). Başarılı, bağımsız ve hayallerinin peşinden giden güçlü bir kadın olarak bile zaten takdire şayan iken, bir de kadın modası hakkındaki çığır açan görüşleriyle gönlümüzdeki yerini kazandı. Matmazelin de dediği gibi, "Fashion fades, only style remains the same". Başarısızlıklarla kösteklenmeyen, aksine azimlenen, kim ne derse desin yoluna devam eden ve istediğini yapan bir kadın Gabrielle "Coco" Chanel ve sözleriyle de tasarımcıdan çok filozof mübarek. "Luxury must be comfortable, otherwise it is not luxury" diyerek benim de hayat felsefemi özetliyor kısaca ;))


Böylece "chi" ile başlayan postumuzu da "she" ile noktalıyoruz sevgili feministseverler. Ve fark ediyoruz ki, İngilizce'de kadın zamiri olarak kullanılan "she" kelimesi ile Çin kültüründe yaşamın özündeki enerji anlamında kullanılan "chi" kelimesi birbirine ne kadar da benziyor ;))
Chi'niz de she'niz de bol olsun; evren sizi sevgiyle kucaklasın sevgili köfteseverler!
-Evren kim lan?!!