Perşembe, Ocak 28, 2010

dikkat geyik çıkabilir!



Çıkar ise de vururuk beyim, ne hacet!
Hacet burda olmadı sanki ama neyse hadi...
Hacet bir de kötü bir şeydi gibi gibi...
Ağzımda bozuk bu aralar, daha demin büyüklerimin yanında ağır bir küfür salladım, ağzıma acı biber süreceklerdi dar kaçtım :P
Neyysse...
Bu da böyle bir anımız olsun,
maksat muhabbet olsun,
hem de geyiğinden :))
Geyik benim, geyiğin içindeki ayak ve bizatihi çorap da*

Pazar, Ocak 17, 2010

resimsiz, altyazısız, art niyetsiz

Israel Kamakawiwo'ole - Somewhere Over The Rainbow'u söylüyor, mafsallarım gevşiyor. Bak demin bir şeye sinirlenmiştim, onu bile unuttum. Her neyse, her neyse...


Çok işim var sevgili blog. Yapmam gereken çok önemli bir şey var ve o şey üç parçadan oluşuyor. Dolayısıyla yapmam gereken üç şey oluyor, bu da beni kasıyor. Kasmam da gerek zaten; çünkü kasmadan hiçbir şey elde edilmiyor. Bir şey elde edeceğimden de değil aslında, bu kazananı olmayan bir mücadele gibi. Zamana, sayfalara, "onlar"a ve kendime karşı bir meydan okuma daha çok. Ama sonunda kazanmak yok; önemli olan yarışmaya katılıp yarışmacı arkadaşlara başarılar dilemek. Gerçi yarışmacı arkadaşlara başarılar dilemek yerine daha güzide laflarım var ama burada söylenmez sevgili blog. Neyse...


Rutin bağımlısı bir insanmışım, bunu gördüm bunu anladım arkadaş. Rutin, rutin rutin değişebilen bir rutin olabiliyor arada, o da çelişki, rutinse değişmez, değişirse rutin olmaz ama demek istediğim, zaman zaman bir rutin eskiyip yerine yeni bir rutin gelebiliyor. İftar öncesi Bondi Beach gibi, sabahları kahve ve internet gibi, gece tv ve tarçınlı ıhlamur kuşburnu çayı gibi, Wipe Out ile çekirdek ve limonlu soda gibi... Sıkılana kadar. Sıkıldıktan sonra yenisi. O da eskiyince bir daha. Demek ki neymiş, biraz sıkılgan bir köfteymiş. Neyse ne...


Avatar'ı 35 mm izleyen nadir insan evlatlarından biriyim, mutluyum gururluyum, optik adaptasyon sorunluyum. Ne yapayım yani? Verdikleri gözlükler hiçbir halta yaramıyor, oturduğun koltuğun lokasyonu çok önemli, ayrıca 3D'den hiçbir halt anlamıyorum, teknolojiyle kavgalıyım (bkz. mouse'un boğumlarında, vandalizmin doruklarında başlıklı post -kurt postunda kırmızı başlık, serbest çağrışımın yollarında :P) Her neyse işte...


O değil de, bir şey diyecektim unuttum. Valla bak sevgili blog, hani olur ya. Yalanmış meğer deyip geçiştirmek isterdim ama aklıma takıldı şimdi, akşama kadar da çıkmaz. Uf ya, saçmalamak zor zenaat. Uzundur buraya saçmalamamışım, onu anladım. Hehe sanki "uzundur buraya sıçmamışım" der gibi oldu, ayyy çok ayıp ya, ne terbiyesiz bir insan oldum çıktım ben, hep sokaktan öğreniyorum sevgili blog, arkadaş kurbanıyım, ahlakımı bozuyorlar benim. Şikayetçi değilim :))


Bak Bjork - It's Oh So Quiet çalmaya başladı, yine bir gevşedim ben. Ne diyeceğimi de hatırladım:

Bazen resmi açıkça göremeyebiliriz. Altyazıları da seçemeyebiliriz. Hatta görebildiğimiz halde anlamayabiliriz. Önemli olan art niyetsiz olmamız. Sonuç olarak, We All Live In The Yellow Submarine... No Panic ;)

Pazartesi, Ocak 11, 2010

Buzul Dünyada bir küçük suluköfte

Nasıl da unutmuşum amanın! 
Bizim çocuklar sanal alemde "tükan" açtılar, adını da "Buzul Dünya" koydular. Bu küresel ısınmada ne buzulu demeyin; serin serin yayınlıyoruz, ne var?
Üstelik blogun haricinde, bir adet de kendi resmi sitesi var (resmi site ne demek be, yeminli mali müşavir gibi!); kısacası buyrunuz buradan bağlanınız: buzul dünya 
Ve ayrıca bendenizin de naçizane biyografisi mevcut "yazarlar" bölümünde: suluköfte 
"Eserler" kısmındaki birim sıfır cilt 1'de de "Nil'in Gizemi" adlı öyküm mevcut; okuyunuz okutunuz yorumsuz bırakmayınız efenim ;)


Not: Bugün de amma post girdim yafu, hayırdır İnşallah, hayırdır İnşallah!

Mouse'un boğumlarında vandalizmin doruklarında


Asla sakin bir insan olduğumu iddia etmedim; hatta deliliğim, cadılığım, vandallığım ya da inatçılığım, her neyse kabul ettim, öptüm başıma koydum. Ama...


Vandallık da bir yere kadar, okur! Sen misin bozulan her elektrikli aleti vurma ve darp etme yoluyla çalıştırmaya çalışan? -Evet, benim- Al o zaman, al al al!!!


Mouse bozuldu; bozulmakla da kalmadı, benim darbelerime dayanamayıp -evet, sanal darbe yaptım, çok güzel oldu, koyiim mi bi kaşık?- kırıldı. Kalbi kırık bir fareden daha kötüsü şeysi kırılmış bir mousedur arkadaş, bunu gördüm bunu öğrendim ben bugün! Çalışmadı çalışmadı çalışmadı!


Allah'tan melek gibi bir babam ve onun kadar olmasa da, dünyalar iyisi bir Metin Abim var. Metin abi bilgisayarcı komşumuz; tükanı var kendisinin, sesleniyorsunuz "Metin abiiiiiii yetiiiiiiiiiiiiş!" diye, hemen geliyor Heman gibi. Tabii melek babam sayesinde benim bağırmama da gerek kalmıyor -ben zaten vandalım, bağırmam, vururum!- o çağırıyor, Metin Abi geliyor; mükemmel bir takımlar. Bir nevi Batman & Robin gibiler; yeni mouse alıyorlar, takıyorlar, bir anda her şeyi çözüyorlar. Maaşallah onlara, USB çoklayıcı almak bana...


Not: Teknolojiden anlamayan feminite modelimi de yaptım, huysuzum gurursuzum, otururum aşşa! Oh misss...

let the sunshine in

Yeni yılın ilk ödülünü almış bulunuyoruz sevgili köfteler! Sevgili blogdaşımız aydedeye havlayan bloglar arası verilen "Sunshine Award"a layık görmüş bizi, ona tekrar teşekkürlerimizi sunarken biz de kendi sunshine'larımızı seçeceğiz ve ödülleri dağıtacağız. Yalnız 12 ödül olması gerekirmiş ama cimriyim ben, o kadar blog çıkmaz benden :P Eh artık çıktığı kadar canlarım, ne de olsa suluköfteyi sizler var ettiniz; yemediniz yedirdiniz, içmediniz içirdiniz, giymediniz giydirdiniz, bugünlere getirdiniz, iyi de halt ettiniz! :D Ve şimdiiiiiiiiiiiiiiii... davul efekti istiyorum; drum drum tıssssss!!!


İlk günışığımız mrl'a gitsin: eski cinemographer, yeni spormographer, o benim canım, o benim blogsister'ım :)) bu ödül uğurlu gelsin ona ve bliss'ine kavuşsun sonunda ;)


İkinci günışığımız inci'ye: en orijinal zamazingoları hep onun blogunda gördüm, kendisi gibi blogunu da sevdim :) o bir chicik, o bir incicik, cik cik :))


Üçüncü günışığımız okan'a: en komik o, en uzun yazan o :)) üstelik bir de hukukçu!


Dördüncü günışığımız buzuldünya'ya: bir kere sanal yayınevi, baştan kazanıyor :)) dileriz ki hep kazansın, hep yayınlasın, hep varolsun!


Beşinci günışığımız çizgiromanokurlarıplatformu'na: eh çizgi roman okurları platformu, daha ne olsun :))


Altıncı günışığımız briefistan'a: reklamın ve reklamcının galaksi rehberi...


Yedinci günışığımız gölgedergi'ye: uzun soluklu, fantastik, edebi, çizgili, dergi, gölgeli... o olmasın da kim olsun :))


Sekizinci günışığımız üçdişikişi'ye: bir kere adresleri "köfte gibi", bu bile yeter onları köftekardeşi ilan etmem için, ki onlar bir de üç dişi kişi; sırma tuğça ve zeynep :)


Dokuzuncu günışığımız sarhoşbalıkvetopalmartı'ya: ismi yeter be :))


Böylelikle ödülleri eksik de olsa dağıttım, rahatladım blogseverler; postumuz, yorumumuz ve ödülümüz bol olsun!

Sefkiler... ;)
   

Pazartesi, Ocak 04, 2010

kırmızı başlıklı cadı





Yeni yılda aşağıdaki post'a koyduğum resmin haricinde -ki adamceğiz haklıymış, şapkayı taktıktan sonra cadılık seviyemde bir artma ve yırtıcılık katsayımda inanılmaz bir yükseliş tespit ettim ama başkalarının acılarından bize ne, biraz da benden bahsedelim :PP- bir süredir aklımda olan konu şuydu: Büyük hain kurt ile Kırmızı başlıklı kızımızın hali... 
Hani ecnebiler (!) der ya "big bad wolf" diye, işte o abimiz. Yalnız kırmızı başlıklı kız ile "little red riding hood" karşılığını bir türlü bağdaştırmamışımdır bünyemde. Bunun sebebi şahsımın daha çok "big red witching hood" kıvamında bir karakter olması olabileceği gibi, uzun bir süreden sonra tekrar keşfettiğim muhteşem bir şarkı da olabilir. 
Şarkının orijinalini Sam the Sham and The Pharaohs söylüyor ama şimdiye kadar bir sürü cover'ı yapılmış haliyle, adı da "Little Red Riding Hood"... Buraya kadar bir numara yok ama muhteşem kısmı şu ki, şarkı kötü kurdun bakış açısından yazılmış. Zavallı kurdumuz sevgili kırmızı başlıklı kızımıza aşık ve şarkı boyunca duygularını dile getiriyor :PP Eh sanırım hanım kızımız da hain kurda karşı boş değildir diye düşünüyorum, ki bunu sadece benim çarpık ve hastalıklı romantizm anlayışım söylemiyor. 
Kırmızı Başlıklı Kız masalının bazı versiyonlarında, ki çocuk masallarının orijinallerinin aslında gayet dehşet verici korku hikayeleri olduğu göz önüne alınırsa oldukça makul görünüyor, kırmızı başlıklı kızımız aslında genç bir kızdır ve hain kurt rolündeki yabancıyla bir takım münasebetler kurar, hatta çok uç bir versiyonda sevgilisi hain kurdun öldürdüğü büyük anneyi birlikte yerler. Tabii bu kadarı benim bünyem için bile fazla ama yamyamlığı (ve büyük anneyi!) hikayeden çıkarırsak elimizde bir adet yasak aşk kalıyor. Eh kırmızılar içindeki gayet çekici masum bir kızla kötülüğün ve vahşiliğin cazibesini taşıyan duygusal bir kurdun ya da kurtadamın ilişkisi de o kadar garip gelmese gerek, değil mi sevgili masalseverler? Hele de kurdun yukarıdaki gibi harika bir motorsikleti varsa :DD

Sonunda gökten üç elma düşmese de elimizde bir adet cadı, bir adet motorsiklet ve bir adet de şahane şarkımız var; buyrun sözleri burada, dinlemek isterseniz de grooveshark'tan derhal aratabilirsiniz. Afiyetle yiyiniz ;)

Not: Şarkı bir kurt uluması ile başlayıp sahte bir kuzu melemesi ile bitiyor, eh herhalde yani! :DD


Owoooooooo!
Who's that I see walkin' in these woods?
Why, it's Little Red Riding Hood.
Hey there Little Red Riding Hood,
You sure are looking good.
You're everything a big bad wolf could want.
Listen to me.

Little Red Riding Hood
I don't think little big girls should
Go walking in these spooky old woods alone.
Owoooooooo!

What big eyes you have,
The kind of eyes that drive wolves mad.
So just to see that you don't get chased
I think I ought to walk with you for a ways.

What full lips you have.
They're sure to lure someone bad.
So until you get to grandma's place
I think you ought to walk with me and be safe.

I'm gonna keep my sheep suit on
Until I'm sure that you've been shown
That I can be trusted walking with you alone.
Owoooooooo!

Little Red Riding Hood
I'd like to hold you if I could
But you might think I'm a big bad wolf so I won't.
Owoooooooo!

What a big heart I have-the better to love you with.
Little Red Riding Hood
Even bad wolves can be good.
I'll try to be satisfied just to walk close by your side.
Maybe you'll see things my way before we get to grandma's place.

Little Red Riding Hood
You sure are looking good
You're everything that a big bad wolf could want.
Owoooooooo! I mean baaaaaa! Baaa?