Perşembe, Eylül 23, 2010

a late-summer day's dream

The eagle has landed, ladies and gentlemen. Please unfasten your seat belts and relax. This is our 325. post and your hostess loves you ;)

Amanın aman... Köfte kendini serin kumlardan ılık sulara atarak sululuğunu muhafaza etti de cümleten rahatladık, yoksa başımıza ekşirdi bu ekşili köfte, ayy bu kokar daa :D

Secret mecret yalan arkadaş, bu evrenin biz bakarken soyunamaması olayını bizzat yaşadım gördüm geldim yendim :P Kendimi kışa hazırlarken yeniden yaz geldi, küçük mucize tatlı bir kaçamağa dönüştü (Türk filmi jargonunu yolda gelirken aldım), aklı bir karış havada gezen Köfte sonunda muradına erdi, kalanlar kerevetine çıktı, mürüveti gören olmadı, bir rivayet hâlâ Ayvalık sahillerinde sürtüyormuş, ben bilmem diyenlerin yalancısıyım (beyim bilir diycemi sandınız di mi ahaha) nokta.

Gitmişken bir de ufağından uçak düşüreyim kanadına kurulup oturayım poz vereyim dedim, elbette ki off the record, yoksa karakutulu halimiz nice olurdu :P

Ayrıca sahil beldelerimizin reklam ajanslarını aratmayan belediyelerine de şapka çıkara çıkara geldim, çok yoruldum, bitap düştüm, tabii Allah kimseleri düşürmesin, buyrun burdan bakın:

"Ayvalık'ta yaşamak bir ayrıcalıktır." -rezidans mübarek
"Bugün misafirimizsiniz, yarın Gömeçlisiniz." -bugün sünnet yarın deniz hesabı
"Tarih doğa deniz, işte Burhaniyemiz." -benim adım Hıdır, elimden gelen budur diyor yani

Böylelikle bir yaz sezonunu daha ayağımızın kumu, kulacımızın şapırtısı ve tenimizden içimize sızan güneş ışığıyla kapatırken (film jargonu hakikaten çok ucuzdu, kestane şekeri ve pişmaniyeden sonra no.3) yeni sezonlara, yeni sürpriz ve mucizelere kucak açmanın şeysiyle (bunu bulamadım, malum ucuz jargonun yahnisi yavan olur :P) herkesleri selamlıyorum. Salute!

Ayrıca fotolarım da var: DA'ci geldi hanııım!

Perşembe, Eylül 16, 2010

zodyak'a sordum, ben bilmem beyim bilir dedi

Şimdi böyle abidik gubidik bir başlık açıp altını doldurmamak olmaz. Zaten altını dolduranlar toptan burada anasını satayım, ben de geçenlerde korkulu kabus gördüm, altımı doldurmama ramak kaldı. Allah hayır'lara karşı getirsin, referandumdan hayır çıkmış, güzel ve yalnız ülkem özgürlük, barış ve bağımsızlık dolu aydınlık günlere doğru yelken açmış, aman nasıl korktum anlatamam, işte o zaman anladım bir takım büyüklerimiz ve bir kısım medyanın neler hissettiğini. Mazallah bu ülke uyanır, ayılır ve de kalkıp esnerse, hele bir de gerinirse neler olur düşünemiyorum, ay bakamiiciim çok fecii... vecihi geliyo vecihi...

Aslında bu kadar politik bir giriş beklemiyordum kendimden. Sanırım bir iki gerzek de beklemiyordu; çünkü yüzkitabında yaptığım yoruma anında atlayıp köpük saçan ağızları ve bilimum abaza uzuvlarıyla saldırıya geçtiler. Tabii anında silinip yitip gittiler tarih sahnesinden. Ama ne demişler, tarih tekerrürden ibaret, dolayısıyla tekrar çıkıp gelmeleri an meselesi. Ancak yine tarih göstermiştir ki, gelecekleri varsa görecekleri de vardır. Evet, öyledir.

Aman bırakalım tatsız mevzuları kuzum, biraz da kendimizden bahsedelim. +not: kendine gel lafını "kendimi ne yapayım şekerim, sana gelsem olmaz mı?" diye cevaplayan Türkan Şoray modeli. Ayrıca Türkan Şoray kirpiği, Zeki Müren tırnağı... her neyse.

İçim rahat. Nadası bekleyen kumrular gibi, güneşi karşıma alıp son bir pazarlık yapmaya hazırlanıyorum. 
İçim kıpır kıpır. Serin sulardan sıcak kumlara adım atmanın tatlı heyecanı, huzurlu tebessümü ve sürpriz yumurtasıyla... yok lan yumurta burada olmadı sanki ama olsun. Bu kadarı da yeter, buraya kadar da güzel. As Jack calls it, "as good as it gets," daha ne olsun.
Hayat bayram olsun, içiniz sevgi dolsun, dışınız neşeyle boğulsun.
Uğurlar olsun. 
Peace... 

ay hart sahaf