Ben cesaretin ne olduğunu senle tanıdım,
Sensiz geçebilecek yılları baştan göze almakla.
Ben düşlerimin başıma yıkılmasından
Senden sonra korktum
İşte bu yüzden sustum.
İçi de dışı gibi pırıl pırıl olan bir arkadaştan... ;)*
Çarşamba, Kasım 30, 2005
Cuma, Kasım 25, 2005
edebi köfte
SORU
"Beni ne kadar seviyorsun?" dedi küçük kız.
"Dünyalar kadar!" dedi babası.
"Beni ne kadar seviyorsun?" dedi genç kadın.
"Ne saçma soru!" dedi sevgilisi.
ÇOK TATLI
"Çok tatlısın" dedi kıza. Ama biliyordu kız; tatlılık bir işe yaramıyordu. Şeker kadar değeri yoktu belki ya da dondurma kadar ömrü. Gidecekti o da, tıpkı diğerleri gibi, tıpkı herkes gibi; biliyordu kız. O da kızın elinden çikolatasını alıp kaçacak, kayıplara karışacaktı. "İstemem," dedi kız, "tatlı midemi bulandırıyor!"
F.Ö.Ş.
öncelerden, çok öncelerden...;*
Salı, Kasım 22, 2005
son dakika...
Flaş Flaş Flaş...!!!
Biricik köftenizin Talihsiz Serüvenler Dizisi'nin kahramanı olmasına ramak kaldı sayın okurlar!
Öncelikle başıma gelenlerden, daha doğrusu "başıma düşenlerden" başlayayım: Herşey gayet masum bir şekilde pencerenin storunu (Türkçesini bilmiyorum, hani şu cırt diye aşağı çektiğinizde odayı en ufak bir ışık kırıntısından mahrum bırakan perde!) indirmek istememle başladı. Artık nasıl kuvvetle çektiysem stor aşağı indi, tabii tül perde (ki annemin perdelerinden bahsediyorsak ağırlığı altında minyon bir insanı ezebilecek bir perdedir bu!) ve bunların hepsini tutmakla mükellef olan (ki anlaşılan görevden kaçmış!) kocca tahta da birlikte! İşte bir anda bu muhteşem(!) üçlünün tepeme inmesiyle feleğimi şaşırdım. Allah'tan kafama düşmedi (Maazallah belki düzelirdim!) ama sağolsun sağ omzumda hatrı sayılır bir göçük yarattı. Perdeyi, storu ve tahtayı yerine takarken çektiğimiz çileyi es geçersek, şu an omuz başımda ufaktan bir tümsek var. Ve fekat merak buyurmayınız sefkili okurlar; köfteciğiniz gayet iyi, canı bile yanmadı desem yeridir (aslanım beah!)
Gelelim ikinci bombaya: Köftenizin orta boy bir hamburger köftesini andıran biricik embesil köpeği Cherié the Madame Terrier (12, köpek yılına vurursak 12x7=84!) uzun zamandır hissettiği rahatsızlık (obezite, kaşıntı, hantallık, nefes darlığı v e tabii bir de yaşlılık!) nedeniyle soluğu veterinerde aldı. Ve fekat heyhat! Hanfendi sahte gebelik (kibarcası psikolojik hamilelik!) yaşıyormuş!! Hayır adam gözümüzün önünde hayvanın memesini sıkıp suratımıza süt fışkırtmasa inanmayacağız da! Ayol it(!) bariz kendini hamile sanıp süt filan salgılıyor! Hem de bu yaşta, menopoz şey!! Hadi daha önce hamile kalmış olmasa diycem canı çekti, özendi falan. Yok bundan seneler evvel tam dört tane eşşek kadar yavruyu toplam altı saatte zorla doğuran o değil sanki! Yavrum hiç mi ders almadın, hiç mi akıllanmadın! Ne akıllanması, hayvan iyice dellendi, şizofren oldu resmen! Eee böyle köfteye böyle köpek, böyle köpeğe de böyle hastalık demekten başka bişicikler gelmez elimizden...
Şimdiden geçmiş olsun dilekleriniz (o uyuz ite diil tabii ki, bana!) için teşekkürler canlarım ;PPP
Bilmeyenler için belirteyim; o uyuz iti aslında ben pek bir severim, kendisi "kardeşim" olur :P)))*
Biricik köftenizin Talihsiz Serüvenler Dizisi'nin kahramanı olmasına ramak kaldı sayın okurlar!
Öncelikle başıma gelenlerden, daha doğrusu "başıma düşenlerden" başlayayım: Herşey gayet masum bir şekilde pencerenin storunu (Türkçesini bilmiyorum, hani şu cırt diye aşağı çektiğinizde odayı en ufak bir ışık kırıntısından mahrum bırakan perde!) indirmek istememle başladı. Artık nasıl kuvvetle çektiysem stor aşağı indi, tabii tül perde (ki annemin perdelerinden bahsediyorsak ağırlığı altında minyon bir insanı ezebilecek bir perdedir bu!) ve bunların hepsini tutmakla mükellef olan (ki anlaşılan görevden kaçmış!) kocca tahta da birlikte! İşte bir anda bu muhteşem(!) üçlünün tepeme inmesiyle feleğimi şaşırdım. Allah'tan kafama düşmedi (Maazallah belki düzelirdim!) ama sağolsun sağ omzumda hatrı sayılır bir göçük yarattı. Perdeyi, storu ve tahtayı yerine takarken çektiğimiz çileyi es geçersek, şu an omuz başımda ufaktan bir tümsek var. Ve fekat merak buyurmayınız sefkili okurlar; köfteciğiniz gayet iyi, canı bile yanmadı desem yeridir (aslanım beah!)
Gelelim ikinci bombaya: Köftenizin orta boy bir hamburger köftesini andıran biricik embesil köpeği Cherié the Madame Terrier (12, köpek yılına vurursak 12x7=84!) uzun zamandır hissettiği rahatsızlık (obezite, kaşıntı, hantallık, nefes darlığı v e tabii bir de yaşlılık!) nedeniyle soluğu veterinerde aldı. Ve fekat heyhat! Hanfendi sahte gebelik (kibarcası psikolojik hamilelik!) yaşıyormuş!! Hayır adam gözümüzün önünde hayvanın memesini sıkıp suratımıza süt fışkırtmasa inanmayacağız da! Ayol it(!) bariz kendini hamile sanıp süt filan salgılıyor! Hem de bu yaşta, menopoz şey!! Hadi daha önce hamile kalmış olmasa diycem canı çekti, özendi falan. Yok bundan seneler evvel tam dört tane eşşek kadar yavruyu toplam altı saatte zorla doğuran o değil sanki! Yavrum hiç mi ders almadın, hiç mi akıllanmadın! Ne akıllanması, hayvan iyice dellendi, şizofren oldu resmen! Eee böyle köfteye böyle köpek, böyle köpeğe de böyle hastalık demekten başka bişicikler gelmez elimizden...
Şimdiden geçmiş olsun dilekleriniz (o uyuz ite diil tabii ki, bana!) için teşekkürler canlarım ;PPP
Bilmeyenler için belirteyim; o uyuz iti aslında ben pek bir severim, kendisi "kardeşim" olur :P)))*
all is full of love
Take me out tonight
Because I want to see people
and i Want to see life
Driving in your car
Oh, please don’t drop me home
Because it’s not my home, it’s their Home,
and I’m welcome no more
And if a double-decker bus
Crashes into us
To die by your side
Is such a heavenly way to die
And if a ten-ton truck
Kills the both of us
To die by your side
Well, the pleasure and the privilege is mine
There is a light that never goes out... (moz)
Biraz Bjork biraz Morrissey karışımı oldu, idare ediverin artık. Ne de olsa köfte karışık bir yemek ;P*
Cumartesi, Kasım 19, 2005
asortiköfte
Siteye kendi resmimi koyarak nasıl asorti yapacağımı merak eden ahaliye cevap: ben zati asortik bi şahsiyetim, siteye ne hacet!!! Evet çok canım sıkıldı, evet vizeler beni çıldırttı ve yine evet kendimi çok seviyorum; var mı ötesi?! Ne zamandır doğru düzgün bi fırça atmamıştım size, farkettim kaşınıyordunuz da; eh sizi mi kırcam ey sefkili okur? Kırarım tabii, isteyin kafanızı bile kırarım niahhahaayytt!!! Tamam cılkını çıkardım toparlıyorum, bu arada isteyen varsa cılk köftesinin de tarifini verebilirim (ıııyyyyyyhhhhh harbi iğrencim ben:P)
Neyse, meseleye gelelim; fotoğraf Ortaköy Mado'nun ikinci katında çekildi (zira ilk katında bi halt yok), o sırada dondurmalı diye kandırıldığımız dondurmasız kahvelerimizi bekliyorduk. Sanırsam ki mevsimlerden ilkbahardı ama sallıyor da olabilirim :P Yine çok gülüp çok konuşup çok eğlenmiştik (aman Maaşallah!) Bu arada bir zamanlar Ortaköy Mado doğumgünü kutlamaları için favori bir mekandı, pastayı getirirlerken "Happy Birthday to youuuu" diye şarkı çalıyorlardı fonda ve pastayı kesmek için getirdikleri bıçak bile melodiliydi. Aaah ahh nerde o eski günler, şimdi yok öyle güzellikler, hani nerde müşteri memnuniyeti?! Neyse fazla nostaljik oldu, acep başlığı "Nostaljiköfte" diye değiştirsem mi?? :P
Valla o günle ilgili başka bir şey de hatırlamıyorum maalesef, bu kadar hafıza bile mucize :)) Aaa bi de Morrissey ile Him'in korsan cdlerini bulmuştum ve çok mutlu olmuştum :PP Ya ben böyle geçmişi andığıma göre bayağı bi yaşlanmışım be! Duyuyon mu İçli Köfteee?
not: fii tarihinde birileri siteye resmimi koydum diye eleştirmişti; hani "bırak millet hayal etsin, sonra yolda görüp tanıyacaklar bak" diye. yafu insanları niye yanlış yönlendireyim, altı üstü küçücük bir köfteciğim ben. hem hangi insanları, siteyi topu topu kaç kişi okuyor ki?!! :P))
saygı duruşu: o gün yanımda olan ya da olamayan tüm köfte arkadaşlarımı saygıyla selamlıyor, koccaman sulu sulu öpüyorummm! nice böyle sulu günlere!! ;P
Perşembe, Kasım 17, 2005
şiirsel köfte
BEN
Kırık bir şemsiyeyim ben
Küçük bir esintiye bile direnemeyen
Dümeni kırık bir gemiyim ben
Fırtınada yolunu kaybetmiş
Koca sularda karayı arayan
Kaybolan bir çocuğum ben
Annesini arayan
Tek yapabildiği
Gözyaşı dökmek olan
Kuyunun dibinde bir taşım ben
Olanca güçle atılan
Oradan kurtulma umudu kalmayan
Gökten düşen bir damlayım ben
İnerken neşe çığlıkları atan
Sert çarpmanın ardından sesi çıkmayan
Labirentte bir fareyim ben
Peynirini ararken
Yalnızlığı ile başbaşa kalan
Dumanı tüten bir trenim ben
"Çuf çuf" seslerinin arkasında kalan
Sessizliğin içinde kaybolan
Bir hiçim ben
Hiçliklerle dolu dünyada
Bir hiçi arayan
Bir tükenmez kalemim ben
Adı "tükenmez" olsa da
Mürekkebi bittiğinde tükenmiş olan
Ağaç dibinde çıkan yabani bir otum ben
Güneş ışığını alamayan
Kimsenin farketmediği, yalnız bir yabani ot!
imza: aslında hiç değil, herşey olan bir arkadaşım... keşke ben de böyle güzel ifade edebilsem ;)
Kırık bir şemsiyeyim ben
Küçük bir esintiye bile direnemeyen
Dümeni kırık bir gemiyim ben
Fırtınada yolunu kaybetmiş
Koca sularda karayı arayan
Kaybolan bir çocuğum ben
Annesini arayan
Tek yapabildiği
Gözyaşı dökmek olan
Kuyunun dibinde bir taşım ben
Olanca güçle atılan
Oradan kurtulma umudu kalmayan
Gökten düşen bir damlayım ben
İnerken neşe çığlıkları atan
Sert çarpmanın ardından sesi çıkmayan
Labirentte bir fareyim ben
Peynirini ararken
Yalnızlığı ile başbaşa kalan
Dumanı tüten bir trenim ben
"Çuf çuf" seslerinin arkasında kalan
Sessizliğin içinde kaybolan
Bir hiçim ben
Hiçliklerle dolu dünyada
Bir hiçi arayan
Bir tükenmez kalemim ben
Adı "tükenmez" olsa da
Mürekkebi bittiğinde tükenmiş olan
Ağaç dibinde çıkan yabani bir otum ben
Güneş ışığını alamayan
Kimsenin farketmediği, yalnız bir yabani ot!
imza: aslında hiç değil, herşey olan bir arkadaşım... keşke ben de böyle güzel ifade edebilsem ;)
Salı, Kasım 15, 2005
lunatiköfte
Ben demiştim işte; Dolunay çıkacaktı iki gün içinde ve de çıktı. Biliyorum, çünkü dişlerim uzamaya, avuçlarım kaşınmaya başlamıştı. Ve şimdi işte aha da orada gökyüzünde koccaman durmakta kendisi; karşınızda DolunAy... ;)
Günün özeti: Bazen güneş kadar olmasa da dolunay da insana umut verebiliyormuş :P
Günün aktivitesi: Geçen seferki Tank Girl soundtrack'i ve Massive Attack Mezzanine'ı keşfimden sonra bugün de mutlu bir tesadüf(!) sonucu Pulp Fiction ile The Crow: City of Angels soundtrack'leri ve The Black Crows'un Greatest Hits'ini buldum. Dinle dinle kudur, işin ne?!
Pazartesi, Kasım 14, 2005
köftenin günü
Bugün geleneksel dişçi ziyaretlerimden birini gerçekleştirdim. Son olmasını ümit ediyordum ve fekat kasabımın (!) yine geçici dolgu yapması ve beni on gün sonraya tekrar çağırmasıyla hayallerim kırık kırpış oldu (?! o ne yaa).
Dişçiden çıkınca acımasızca yağan yağmura yakalandım ve pek tabii o ünlü pempe(!) şemsiyemi evde unuttuğum için yağmur gözümün yaşına bakmadı(?!! iyice tuhaflaştım ben ya neyse) ve ben sırılsıklam oldum. Yeni rumuzum Sıçan Köfte olacak (yanlış anlamayınnn :PPP)
Sonra Bora Bayraktar adında bir adamla (adam değil be, koskoca CNN muhabiri!) tanıştım ve gasstecilik(!) gassına(!) geldim yine. Ülen dedim (kendime, adama değil tabii:P), kap çantayı mikrofonu kamerayı vs.yi git ülke ülke gez haber yap! Ama o biraz sıktı tabii...
Bu arada bugün hava bulutluydu ya, bir ara bizim sınıfa güneş doğdu sanki. Ama fazla geçmeden gitti ve biz yine üşüdük (biraz da görme sorunu yaşadık) ;PPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPP
Büyük yengem anjiyo oldu ama iyi, paniğe mahal yok.
Bask kitabını hâlâ bitiremedim, Gellner beni öldürcek, Günay hepimizi öldürcek, kısaca; hepimiss ölücess...!
Güne noktayı koyarken buradan bir arkadaşıma seslenmek istiyorum; kendisi bugün pek iyi değildi, nedenini de söylemedi ama ne olursa olsun:
BİZ SENİ ÇOOOOOOOOOOOOKKKKK SEVİYORUSSSSSSSSSSSSS!!!!!!!!!
Ve unutma; fırtınalar diner elbet ama Güneş hep oradadır, bizi ısıtmaya devam eder ;))
F.Ö.Ş.
Dişçiden çıkınca acımasızca yağan yağmura yakalandım ve pek tabii o ünlü pempe(!) şemsiyemi evde unuttuğum için yağmur gözümün yaşına bakmadı(?!! iyice tuhaflaştım ben ya neyse) ve ben sırılsıklam oldum. Yeni rumuzum Sıçan Köfte olacak (yanlış anlamayınnn :PPP)
Sonra Bora Bayraktar adında bir adamla (adam değil be, koskoca CNN muhabiri!) tanıştım ve gasstecilik(!) gassına(!) geldim yine. Ülen dedim (kendime, adama değil tabii:P), kap çantayı mikrofonu kamerayı vs.yi git ülke ülke gez haber yap! Ama o biraz sıktı tabii...
Bu arada bugün hava bulutluydu ya, bir ara bizim sınıfa güneş doğdu sanki. Ama fazla geçmeden gitti ve biz yine üşüdük (biraz da görme sorunu yaşadık) ;PPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPPP
Büyük yengem anjiyo oldu ama iyi, paniğe mahal yok.
Bask kitabını hâlâ bitiremedim, Gellner beni öldürcek, Günay hepimizi öldürcek, kısaca; hepimiss ölücess...!
Güne noktayı koyarken buradan bir arkadaşıma seslenmek istiyorum; kendisi bugün pek iyi değildi, nedenini de söylemedi ama ne olursa olsun:
BİZ SENİ ÇOOOOOOOOOOOOKKKKK SEVİYORUSSSSSSSSSSSSS!!!!!!!!!
Ve unutma; fırtınalar diner elbet ama Güneş hep oradadır, bizi ısıtmaya devam eder ;))
F.Ö.Ş.
Çarşamba, Kasım 09, 2005
köfte kimlik
Cuma, Kasım 04, 2005
bayram şekeriii :PP
Perşembe, Kasım 03, 2005
bayram köftesi...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)