Cuma, Aralık 23, 2005

seni seviyorum

Onu öldürürken elim titremedi. Gözümü bile kırpmadım diyebilirim. Aptal aptal bakan kocaman açılmış gözlerini son nefesini verirken bana dikti. Ben de inadına kaçırmadım benimkileri. Belki son bir pişmanlık, bir teselli arıyordu bakışlarımda. Bense aksine çok memnun olduğumu, zevkten havalara uçtuğumu belli eden bir tavır takınarak onu bir kez daha öldürmüş oldum. Ruhu şaşkınlıkla açılmış ağzından çıkıp giderken yanında bir de ufak soru cümlesi götürdü: "Neden?"

Neden mi? Neden mi?! Neden olacak gerizekalı; senden nefret ettiğim için! Senden tiksindiğim, sana dayanamadığım, seni yeryüzünden silmek istediğim için! Değil konuşman, oturup kalkman; soluk alman bile bana fazla geliyordu. Seni her gördüğümde o kahrolası beynini patlatmak, lanetolası kalbini yerinden sökmek istiyordum. Senin sadece ölmeni değil, seni ben öldürmek istiyordum!

Ondan ilk nefret edişim bir telefon konuşmasından sonra oldu. Onu ilk o zaman duydum, yaptığını itiraf ederken. Pervasız her kelimesi benim kulağıma öfke olarak geri döndü, öfke kalbime nefret olarak yerleşti. Nefret birikti, birikti. Bunda onun katkısı da yadsınamazdı tabii. Sanki her hareketi beni sinirlendirmek için yapıyor, ağzından çıkan her söz beni çileden çıkarıyordu. Bağırmak, kavga etmek çözüm değildi. O kapıdan çıkıp gittikten sonra arkasından fırlattığım bardaklar, kültablaları da yetmiyordu öfkemi gidermeye. Sonra sessizleşmeye başladım, ne ona cevap veriyor ne de tepki gösteriyordum. O sakinleştiğimi düşünüp içini rahatlatıyordu. Oysa benim içimi intikam ağlarıyla örüyordu nefret örümceği. Ağ da örümcek de öfkemle beslenerek giderek büyüyor; fakat bu da yetmiyordu. Örümcek pusuya yatmış, ağına takılacak ilk kurbanı bekliyordu.

Onu öldürmeyi ilk defa aklıma getirdiğimde gerçeği çoktan öğrenmiştim. Her şeyden emindim artık. Benim ondan nefret ettiğim kadar o da benden nefret ediyordu. Aslında ediyorlardı demeliyim; o ve o kadın. İkisi birlikte benden nefret ediyorlar, hayatımı mahvetmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Üstelik artık gizlemeye de gerek görmüyorlar, benimle açık açık alay ediyorlardı. O kadını evimde gördüğüm gün kalan son sabır damlası da taşmış oldu. İlk cinayet planım işte o günlere rastlar.

Tam kalbine nişan alarak silahı ona doğrulttum. Madem tüm kalbiyle nefret ediyordu benden ve tüm kalbiyle seviyordu onu, en günahkar yeri de kalbi olmalıydı. En azından benim intikam almak istediğim organ oydu. Gitmek ve bir daha geri gelmemek için, götürmek ve bir daha geri getirmemek üzere topladığı eşyaları elinde öylece donakaldı silahı görünce. Şaşırsın mı, korksun mu, kızsın mı bilemediği aptal bir ifade vardı yüzünde. Gözleri şaşılaşmış, namlunun ucuna bakıyordu. Ağzını açtı ama konuşmasına fırsat vermedim. Artık daha fazla yalan, daha fazla hakaret duymak istemiyordum, bıkmıştım. Yine de tetiği çekip onu vurduğumda son bir sözcük döküldü ölen dudaklarından: "Neden?"

Neden mi? Neden mi?! Çünkü senden nefret ediyorum! Sen beni aldattın, aşağıladın, bıraktın! Sevmedin, yalan söyledin ve ona gittin. Seni öldürmek zorundaydım, anlıyor musun; çünkü dayanamıyordum. Seni öldürdüm, çünkü seni seviyorum!!!

***
Funda Özlem Şeran

2 yorum:

foondah dedi ki...

ülen gridlock, bu yazı ilk yayınlandığında da yine ilk sen yorum yazmıştın, şimdi de... bazı şeylerin değişmemesi, aynı kalması ne güzel; tıpkı eskimeyen dostluklar gibi. öptüm en sulusundan!

not: kendi şiirlerini gönder artık ;)

foondah dedi ki...

hadi hadi sen ne aşkböcüğüsün bilmez miyik! :P aşksız olmaaaa ;)*