Pazartesi, Aralık 26, 2011

Sevgili 2011, "we need to talk..."

Öncelikle belirtmek isterim ki, sen bu mektubu okurken ben hala burada olacağım. Çünkü giden sen olacaksın bebeğim oyeeah... Öhöm. Tamam biraz kalpsiz olabilirim ama artık ayrılık zamanı geldi, sen de biliyorsun. Vedalardan hoşlanmam ama senin vedan bir başka, yani yanlış anlama ama partilerle konfetilerle falan kutlamayı planlıyoruz. Senden kurtulmanın sevinci demeyelim de, yeni gelecek olanın heyecanı diyelim ama böyle de teselli olmaz, biliyorum. Senden boşanıp yeni koca alıcam der gibi... Pöf... Nasıl yapsak ki şimdi ya... Tamam, şöyle yapalım; ben seninle geçirdiğimiz acı tatlı olayları anlatayım, sen de fenalık geçir. Nasıl fikir?! Süper, başlıyorum ozman...
Biliyorsun ki sana çalışarak girmiştik. Oha muazzam bir cümle oldu ama doğru. Sanki çalışıp kurbanda koça koyuna girer gibi girdik sana. Affet bizi. Ama sen de sonradan bize girdin, itiraf et. O kadar çalıştık, didindik, denedik ama n'oldu? Ha olmadı da kötü mü oldu, hayır elbette. Hayırdır dedik, vardır bir hayrı dedik, öptük başımıza koduk. Sonra sen de bize kodun derdim ama bayatladı di mi? İçin kıyıldı mı? Tamam ozman, devam ediyorum.
Seninle geçen günlerimde istemeden de olsa büyüdüm. Evet, kabulleniyorum artık. Yaşım ve cinsiyetim icabı yapılan genellemeler aynen tuttu beddua gibi. Seninle birlikte kendimi alışverişe verdim, ayakkabı çanta hastası oldum. Yetmedi DIY'lara sardım, kestim diktim ördüm, kendimi kaybettim. Sonra buldum kendimi aldım pişirmeye verdim. Kurabiyeler, kekler derken mutfaktan çıkmaz oldum. Ha kendim yedim mi? Hayır, itinayla rejim yaptım. Seninleyken tam beş kilo verdim. Şu cümleleri ardarda koyunca kocasına "senin için saçımı süpürge ettim" diyen kadınlar gibi olacağım sandın di mi? Hayır efenim, gayet memnunum ben halimden. Yeni halimi, genellenmiş prototipimi seviyorum. Üstüne kilo da verdim ya, benden iyisi yok!
Peki sadece bu kadar mı? Elbette değil. Seninleyken senaryolar, öyküler yazdım, çocuk kitapları yazdım, biricik bebeğim Oz'u bitirdim uuubeybi... Öykü yarışmasında jürilik yaptım, ajansa gittim geldim, fuarlara seminerlere katıldım, standlarda öykü sattım, süper kitaplar aldım. Bir sürü görüşmeye gittim, iş peşinde koştum. Oldu olmadı, çok takmadım her zamanki gibi. Ama en çılgını televizyona çıkmış olmam sanırım. O yüzden sırf bu nedenle bile asla unutulmayacaksın 2011, hadi yine iyisin kerata... 
Bunun dışında yeni insanlarla tanıştım, bazısını hayatıma kattım, bazısını hayatımdan çıkarttım. Hazır çıkartmaya başlamışken eskilerden de artık dar olanları ayırdım bir kenara, ihtiyaç sahiplerine verdim oyeah... Yine kalpsizleşmeye başlamadan toparlayayım; hayatıma kattığın ve zaten hayatımda olup da değerini pekiştirdiğin tüm insanlar için teşekkürler 2011, çok makbule geçti valla, bi'tanesin. Ama yine de gideceksin, sori...
Fakat gitmeden son bi güzellik yapıp kuman olacak 2012'nin kulağını bükerek kendisine bazı nasihatler verirsen süper olur. Hayır yani, attan inip eşeğe binmeyelim şimdi, bir de eşekten düşmüş karpuza dönmek var sonunda çünkü. Neyse, lafı fazla uzatmadan finale geliyorum. Tüm sürprizlerin, sevinçlerin, heyecanların, komikliklerin, garipliklerin ve attırdığın kahkahalarla sevdim seni. Döktürdüğün gözyaşları, kırdığın hayaller ve yersiz şakaların için de alacağın olsun. Şimdi al mektuplarını, ver mektuplarımı; bitsin bu iş bebek!

 


Hiç yorum yok: