Başlığa bak, kafayı anla. Bu kafaya geldim artık, kafalara geldim okur!
Dün gece çat diye "elenktirikler" kesilince ve bu gece de uyku tutmayıp yapacak şey bulamayınca yarışma öykülerini okumaya başlayayım dedim. Malum jüri oldum başım göğe erdi. Tam "aykıbını beendim, kolye beendim, bulus beenmedim o yüsten bizınla deyilsın." demeye hazırlamıştım ki kendimi, "ah ben bu başımı alıp nerelere gidem"e dek vardı olaylar. Olaylar olaylar...
Ya ben anlamıyorum. İnsan kör cahil bile olsa en azından biraz saygısı olur; birine bir şey gönderirken imlasına, noktalamasına bakarsın, en azından bir kontrol edersin ne bileyim bir bilene gösterirsin falan fişmekan. Ama yok arkadaş! Klavyeyi eline geçiren yazmış yollamış. Hani "ağzı olan konuşuyor" vardı bir zamanlar, işte onun "klavyesi olan yazıyor" versiyonu. Daha -de'yi, -da'yı ayıramayanından tut neredeyse yabancı dilde yazanına kadar; kıçı açıkta kalıp da gördüğü rüyayı "ulan bundan güzel hikaye olur ha, du hemen yaziim unutmadan" diyen, daha ne yarışmasına ne öyküsü gönderdiğini bilmeyen ve dönüp dolaşıp her şeyi ya deliye ya şeytana bağlayan kim varsa kopmuş gelmiş anacım. Hele bazısına hakikaten sormak istedim; arkadaş ne içiyorsun sen ya, ne kokluyorsun, ne çekiyorsun cidden bilmek istiyorum! Yazmaktan, yazar olmaktan soğudum yemin ediyorum! Halil Sezai oldum, izyeeeaaaan ediyorum!!!
Ben de yarışmalara öyküler gönderdim, hala da gönderiyorum. Benim de acemiliklerim, hatalarım oldu; hala da vardır eminim. Ama her zaman için kendimi ve yazdıklarımı değerlendirirken gerçekçi ve hatta acımasız olmaya çalıştım-çalışıyorum ki daha çok emek verip daha fazla gelişeyim ve daha iyi olabileyim. Bir mail yazarken bile on defa okuyan, düzelten bir insanım, bırak hikayeyi romanı. Bu hem kendine, hem karşındakine, hem de kendi eserine ve emeğine olan saygındır. Hayal üreten bir insan olarak kendi kendine istediğin kadar saçmalayabilirsin ama iş o ürünü başkasına sunmaya gelince orada bir duracaksın arkadaş. Önce kendine, sonra da eserine çeki düzen vereceksin. Bakacaksın etrafına, araştıracaksın, öğreneceksin, düzelteceksin, onlarca kez kontrol edip belki defa defa yazacak ve bu süreçte kafayı yiyeceksin ama insanların vaktini çalmayacaksın. Neymiş? Herkes yazmak zorunda değilmiş, tamam mı çocuğum? Hadi bakiim şimdi yavaş yavaş, kenardan kenardan git. Yolda dikkat et ilham perisi çarpmasın, hadi canım... Anangile selam söyle!
1 yorum:
-de, -da, -mı?, -mi?, -ki, virgül, noktalı virgül,... Ben de "izyeaann!" ediyorum köftem! Hatta ettim de çoktan. Seni yazmaktan soğutanlar, beni de dinlemekten soğuttular, yazı atölyesine "elveda!" ma sebep oldular. Her okur, yazar olamayacağı gibi her yazar da okur olamıyor galiba. Ya da senin gibi bir yerden sonra okuyamaz oluyor. Yazık!
Yorum Gönder